Eskileri atmayın, sadece stresinizi atın bayanlar.
Terzilik yaptığım yıllarda devamlı başında olduğum, işler yolunda gidince " Afferin sana
kızım" diyerek onu şımarttığım, işler sarpa sarıp, o da ip sarınca, yumrukladığım, sayısını
bilmediğim kıyafetleri birlikte diktiğimiz, emektar bir dikiş makinem vardı. Her eşyanın
olduğu gibi bu makinenin de bir hikayesi var. Onun hikayesi bana gelmeden çoookkk önce
başlamış. Ben bu makineyi kullanılmış olarak eski bir makine tamircisinden almıştım.
Hikayesinin kalan bölümünü de benimle yaşadı. Zaman geldi şen kahkahalarla, mutlulukları
gördü, zaman geldi gözyaşlarıyla, isyanları... Ama inanıyorum ki, benden görüp öğrendiği en
büyük şey, vazgeçmemek, başarmak için azmetmek azmetmek azmetmek... Çünkü ben,
yapılacak bir iş varsa, hiç yılmam.
Elden ve gözden asla çıkaramadığım, evimi her taşıdığımda önce onu gözetip
kolladığım, benim için çok kıymetli olan bu dikiş makinesinin artık bir elden geçme zamanı
gelmişti. Öyle bir güzelleşsin ki, görenler "Bu eski makineyi neden tutuyorsun atsana"
demesinler. Demesinler ki, benim de gücüme gitmesin:))
Emektarın eski hali bu, bakmayın öyle iyice dağılmış olduğuna, hadi desek işini yine yapar, daha neler neler dikeriz onunla, ama gerçekten yorgun.
Önce ahşap yerlerine zımpara yaptım
Ayaklarını ve yanlarını beyaz ahşap boyası ile boyadım.
Tamir edilecek yerlerini de elden geçirdim.
Üstünü açık mavi renge boyadım.
Üzerine yazılacak yazı ve şeklin ters bir çıktısını aldım ve resmin yüzüne transfer tutkalını sürdüm.
Yapıştırmaya karar verdiğim yerlerine hep çalışmayı istediğim yazıları yapıştırdım ve bir bez yardımı ile hava kabarcığı olmaması için üzerinden sildim.
Ve bir gece kurumaya bıraktım
Ertesi gün, ıslak bir sünger ile ıslattım
Yavaş yavaş sünger yardımı ile üzerindeki ıslanmış kağıdı aldım.
Şekiller çıkmaya başlıyor.
Mat vernikle son işlemi de bitirdim.
Bu da benim kabak lambalarımdan biri. Onu da üzerine koydum, tamaaaammmm... İlerde beğenmezsek başka türlü boyarız, boyarız süsleriz, ama ayrılmayız.